Konuşulan Alevi’den konuşan Alevi’ye

,

Ali TOPUZ

“Aleviler” diye başlayan cümlelerden bıkalı çok zaman oluyor, kuranlar bıkmadı ama. “Sünniler” diye başlayan cümleler duyulmaz, görülmez ama pek, pek dediğim hemen hemen hiç.

İfadelendirmedeki bu gözlem, göründüğünden fazlasını anlatıyor: Her şeyden önce Alevilerin “konuşanlar” olmaktan çok, konuşulanlardan olduğunu gösteriyor: Hakkında konuşulan, hakkında haber verilen, hakkında fikir yürütülen, hakkında bilgi üretilen, hakkında hüküm verilen.

Tuhaflık, cümleler dizi dizi gelince iyice artar. Alevilerin neliği, kimliği, özellikleri, nitelikleri, huyu suyu anlatılır durulur. Konuşucular bize bir toplum, büyük nüfuslu bir toplum hakkında konuştuklarını söylerler ama sözlere dikkati artırırsak, sanki “Aleviler” diye bir kişiden söz eder gibidirler. Cümlelerini ister negatif yüklemlerle bitirsinler, ister pozitif zannedilen yüklemlerle bitirsinler bu durum değişmez: Kars’tan Muğla’ya, Antalya’dan Edirne’de, Tokat’a, Sivas’a, Erzincan’a hep aynı özelliklere, aynı niteliklere, aynı davranışlara sahip bir kişidir anlattıkları. Haklarında anlatılanları düzeltmekle zaman geçirmemiş Alevi bulmak zordur bu yüzden.

Medyası, akademisi, siyaseti, çarşı pazarı “Sünni”dir çünkü buraların, konuşucunun kendisinin ya da ait olduğu öbeğin seküler olması, hatta ateleşmiş olması bu durumu değiştirmez. Birkaç cılız medya girişimi sayılmazsa, “Alevi” anlatılan, değerlendirilen, yorumlanandır; anlatan, değerlendiren, yorumlayan değil. Anlatılır, değerlendirilir, yorumlanır, hakkında hüküm verilirken üstelik anlatıcının ait olduğu alanın (siyaset, medya, akademi) asgari etik kurallarına uyulduğu da pek söylenemez.

Ekonomik ve sosyal yükümlülüklerini tüm yurttaşlar gibi kamilen yerine getirmekten hiç geri durmasa da, “kamusal alan”da bir süs, bir güzellik, bir renk olmanın ve bazı maksatlar açısından araçsallaştırılmanın ötesinde bir “Alevi varlığı” yok gibidir.

1980’lerde başlayıp hızlanan örgütlenmelerin (çok özel önem verdiğim yerel, bulunduğu “yer”deki sorunların çözümüne odaklanan dernekler başta olmak üzere) çabaları, ağır haksızlıkları duyurma, ağır hakaretlere tepki verme, susturma dışında bu kurumsallaşmış eğretiliği kırmaya gücü yetmemiştir henüz.

AK Parti döneminin özellikle 2008 sonrası günbegün rijitleşip yükselen din katkılı politik söylemi ve bencil yönetsel eğilimleri, ekonomik ve sosyal açıdan ciddi ve haksız olduğu söylenemeyecek huzursuzluklara yol açtı, açıyor.

İşler iyiden iyiye kötüye gidiyorken, “Alevi” olarak söz almaya yönelmek, anlatılan, konuşulan, yorumlanan olmak yerine anlatan, konuşan, yorumlayan olmaya yönelmek, hiçbir işe yaramasa bile bu söylemsel mengeneyi kırmaya, hiç değilse onun en nazik görüntülü halinde bile küstah olmaktan kaçamayan yanlarını teşhir etmeye yarayabilir. Söz sahipliği açısından tek özneli bir halden, çok özneli bir hale geçmek, “Aleviler”in değil sadece, bu tekçi devlet, siyaset ve medya hegemonyasında gedik açmak herkesin yararına.

Gazetenin yolu açık olsun.

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir